2025'te Prime Video'da yayınlanacak çok beklenen diziler ve filmler

2025'in ilk yarısında, Reacher gibi popüler dizilerin dönüşüyle birlikte You're Cordially Invited ve Another Simple Favor gibi merakla beklenen filmlerin prömiyerleri gerçekleşti. Yılın ikinci yarısı ise The Summer I Turned Pretty ile başlarken, bizi bekleyen hâlâ çok şey var. Casusluk gerilimlerinden lise müzik gruplarına, süper güçlere sahip öğrencilerle dolu üniversitelerden dünya çapındaki seyircilerin keşfedeceği pek çok hikayeye kadar, 2025'in son aylarında Prime Video'da izlenecek içerikler bolca mevcut.

Her türden dizi ve filmde, markaların Prime Video içeriklerindeki Streaming TV reklamları aracılığıyla milyonlarca izleyiciye ulaşmaları için sayısız fırsat bulunuyor. Amazon Ads'in güçlü reklam teknolojisi çözümleri sayesinde, markaların kaliteli orijinal içeriklerle izleyici kitlesiyle bağlantı kurması her zamankinden daha kolay hâle geliyor.

Reklamverenlerin bu heyecan dalgasından faydalanmalarına ve kitlelerin konuşacağı dizi ve filmlerin bir parçası olmaya hazırlanmalarına yardımcı olmak için, 2025'te Prime Video'da yayınlanacak çok beklenen dizi ve filmlerin bir listesini hazırladık:

İkinci sezonda, evlerinden sürgün edilen Frank, Barry ve Sammy kısa süre içinde kendilerini hem yiyecekler hem de insanlar için parıldayan bir ütopya olan New Foodland'de bulurlar. Ancak şehrin parlak buzdolaplarının ve neşeli gülümsemelerinin ardında, tüm duyarlı yiyecek toplumunu tehdit eden karanlık bir sır yatmaktadır.

Butterfly, küresel casusluk dünyasının tehlikeli ortamında karmaşık aile dinamiklerini işleyen karakter odaklı bir casus gerilim dizisi. Dizi, Güney Kore'de yaşayan, gizemli ve son derece öngörülemez eski bir ABD istihbarat ajanı olan David Jung'a (Daniel Dae Kim) odaklanıyor. Geçmişte verdiği imkansız bir kararın sonuçları hayatını darmadağın edince, David kendisini Rebecca'nın (Reina Hardesty) hedefinde bulur. Rebecca, onu öldürmekle görevlendirilmiş acımasız ve sosyopatik genç bir ajandır.

İki yıldan fazla süredir Betty'yi geri kazanmak için her yolu deneyen Armando, sonunda pes eder. Onun asla geri dönmeyeceğine inanan Armando, sosyal hayata yeniden adım atar ve birkaç ay içinde güzel bir genç kadınla ilişkiye başlar. Betty bunu öğrenir ve güçlenmiş bir şekilde, ilk günden tanıdığımız "çirkin Betty"ye daha yakın hâliyle Armando'dan boşanma belgelerini imzalamasını ister. Böylece resmi ayrılık süreci başlar. Bu sancılı ama eğlenceli dava sürecini Armando'nun sevgilisi ve genç avukat Majo Arriaga ile Betty'nin yakışıklı ve karizmatik avukatı Esteban Ruiz yönetecektir. Çekişmenin en büyük sebebi ise Betty ve Armando'nun kızı Beatriz Elvira olacaktır.

Gündelik hayattan dokuz çift, James Bond'dan ilham alan bir dizi meydan okumaya katılarak, dünyanın dört bir yanına gizlenmiş soruları bulmak için destansı bir maceraya atılıyor. Amaç, hayatlarını değiştirecek 1.000.000 £ değerindeki ödülü kazanmak. Oyunun ekran önündeki beyni olan Controller (Brian Cox), çiftlere nereye gideceklerini, ne yapacaklarını ve hangi sorularla karşılaşacaklarını dikte ediyor. Fark ettirmeden onları izliyor ve çoğu zaman acımasız planlarının nasıl geliştiğini keyifle takip ediyor. Controller, her bir çift için dünya genelinde 10 soru gizlemiştir ve her çiftin 1.000.000 £ kazanma şansı vardır. Bu sorulara ulaşmak için çiftler, fiziksel güçlerini ve zihinsel dayanıklılıklarını en üst seviyeye zorlayan Bond esintili zorlu görevlerle karşılaşırlar. Her soru giderek artan bir para ödülüne sahiptir, doğru cevaplandığında kazanılan tutar kasaya eklenir ve sonraki soruya geçilir. Yanlış cevap verildiğinde ise yolculuk sona erer. İskoçya yaylalarının vahşi doğasından Şili çölünün ıssız topraklarına, Venedik'in hareketli sokaklarından Jamaika'nın lüks Karayip kıyılarına uzanan egzotik mekanlarda geçen bu macera dram, büyüleyici manzaralar, nefes kesen meydan okumalar ve yüksek duygusal gerilimle dolu. 007: Road to a Million, soluksuz izleyeceğiniz bir program vaat ediyor.

The Office, Parks and Recreation ve King of the Hill ile Emmy ödülü kazanan Greg Daniels'ın elinden çıkan Upload, teknolojinin hayatın her alanına sızdığı yakın gelecekte geçen bir bilimkurgu komedisi. Hologram telefonlar, kendi kendine giden arabalar, yapay zeka asistanları ve 3D yemek yazıcıları sıradan hâle gelmiş. Ölüm diye bir şey yok; onun yerine "yükleniyor" ve sanal gerçeklikten ibaret bir öte dünyada beş yıldızlı tatil köyü konforunda yaşamaya devam ediyorsunuz. Tabii paranız yetiyorsa. Dört bölümlük final etkinliğinde işler çığırından çıkıyor: bilinç kazanan yapay zeka karanlık tarafa geçip Lakeview'u (ve tüm dünyayı) silmeye kalkışıyor. Açgözlü yöneticiler, çözülmemiş sırlar, sanal ve gerçek dünyada kalp kırıklıkları derken kahramanlarımız bugüne kadarki en büyük sınavlarına giriyorlar. İnsanlığı kurtarmanın tek yolu, son bir kez güçlerini birleştirmek.

The Terminal List kitabının New York Times çoksatan yazarı Jack Carr ve dizinin 1. sezon yaratıcı-showrunner'ı David DiGilio imzalı Dark Wolf, The Terminal List'in öncesindeki olayları anlatıyor. Dizi, Ben Edwards'ın (Taylor Kitsch) yolculuğunu izliyor: donanmanın en seçkin birimi SEAL'lardan, CIA'in karanlık operasyonlarına uzanan gölgeli bir dünya... Savaşın karanlık yüzünü, insan hayatına düşen ağır bedeli gözler önüne seren casusluk gerilimi, Chris Pratt'in James Reece rolüne dönüşüyle de dikkat çekiyor.

Runarounds, lise diplomasını yeni almış bir grup gencin, mezuniyet sonrası yaz tatilinde bir rock grubu kurma hayalini anlatıyor. Kuzey Karolina'nın Wilmington kasabasında bir araya gelen gençler, müziğe duydukları ortak tutku ve yıldız olma hayaliyle tek yürek oluyorlar. O unutulmaz yaz boyunca sahne kovalamak, aşka düşmek, belaya bulaşmak ve aile gibi bağlar kurmak arasında gidip geliyorlar. Orijinal müzikler, romantik karmaşalar ve gençliğin iniş çıkışlarıyla dolu The Runarounds, "her şeyi göze alıp hayallerinin peşinden koşmanın" verdiği baş döndürücü heyecanı yakalıyor.

Michelle Frances'ın aynı adlı romanından uyarlanan The Girlfriend, dışarıdan bakıldığında kusursuz bir hayat süren Laura'nın (Robin Wright) hikayesini anlatıyor. Parlak kariyer, sevgi dolu bir koca ve gözbebeği oğlu Daniel... Her şey yolunda giderken Daniel eve Cherry'yi (Olivia Cooke) getiriyor ve Laura'nın hayatı bir daha eskisi gibi olmuyor. Gergin geçen tanışma sonrası Laura, Cherry'nin bir şey sakladığına ikna oluyor. Cherry gerçekten "yükselme peşinde koşan" bir hırs küpü ve manipülatif bir insan mı, yoksa Laura kuruntularına mı yenik düşüyor? Gerçek, bakış açısına göre değişiyor.

Cehennemde geçen kara komedi Helluva Boss, cehennem doğumlu imparator Blitzo'nun (sonundaki "o" sessiz), yani I.M.P. adlı küçük ve kaotik bir suikast şirketinin çılgın liderinin maceralarını anlatıyor. Şirket, sihirli bir grimoire sayesinde insan dünyasında iş çevirebiliyor. Blitzo'nun şeytani prensi Stolas ile karmaşık ilişkisi de işin tuzu biberi. Ekip tam anlamıyla birbirinden deli bir tayfa: kurallara bağlı nişancı Moxxie, ateşli suikastçı Millie ve sivri dilli resepsiyonist Loona. Bu kaotik çete, insan dünyasında kiralık suikast işlerini halletmeye çalışırken, özel hayatlarını da dengelemeye uğraşıyor. Sonuç: absürt, şiddetli ama bir o kadar da kara mizahla dolu olaylar zinciri.

Emmy ödüllü The Boys evreninde geçen ve övgüler alan yan dizi Gen V ikinci sezonuyla geri dönüyor. Amerika'nın geri kalanı Homelander'ın demir yumruğuna uyum sağlamaya çalışırken, Godolkin Üniversitesi'nde yeni ve gizemli dekan (Hamish Linklater) öğrencileri her zamankinden daha güçlü kılmayı vaat eden bir müfredat dayatıyor. Cate (Maddie Phillips) ve Sam (Asa Germann) kahraman olarak göklere çıkarılırken, Marie (Jaz Sinclair), Jordan (London Thor, Derek Luh) ve Emma (Lizze Broadway) aylarca süren travma ve kayıpların yüküyle isteksizce üniversiteye geri dönüyor. Fakat kampüs içinde ve dışında İnsanlar ile Supler arasında savaş kapıdayken partiler ve dersler anlamsız kalıyor. Ekip , Godolkin Üniversitesi'nin kuruluşuna kadar uzanan ve sandıklarından çok daha büyük sonuçlar doğurabilecek gizli bir programdan haberdar oluyor. Ve bir şekilde Marie bunun bir parçası.

New York Times çoksatan yazarı Harlan Coben ve BAFTA ödüllü Danny Brocklehurst'ün kaleminden çıkan Lazarus, eve babasının (Bill Nighy) intiharının ardından dönen bir adamın (Sam Claflin) açıklanamaz, rahatsız edici deneyimler yaşamaya başlamasını anlatıyor. Kısa süre içinde kendini hem babasının ölümünün gizemiyle hem de 25 yıl önce öldürülen kız kardeşinin davasıyla bağlantılı bir dizi çözülmemiş cinayetin ortasında buluyor.

The Mighty Nein, sırlar ve yaralarla birbirine bağlanmış kaçaklar ve dışlanmışlardan oluşan bir grubu takip ediyor. "The Beacon" adı verilen güçlü bir büyülü eserin yanlış ellere geçmesiyle, krallığı kurtarmak ve gerçekliğin çözülmesini durdurmak için birlikte çalışmayı öğrenmek zorunda kalıyorlar.

The Map That Leads to You, Madelyn Cline'ın canlandırdığı Heather'ın Avrupa'yı arkadaşlarıyla keşfettiği bir yolculuğu konu alıyor. Mükemmel planlanmış hayatına adım atmadan önce çıktığı bu seyahat, gizemli ve çekici Jack (KJ Apa) ile yollarının kesişmesiyle bambaşka bir hâl alıyor. Aralarındaki kıvılcım hızla büyürken sırlar, hayat seçimleri ve saklı gerçekler ilişkilerini sınayacak ve Heather'ın hayatını hayal edemeyeceği biçimlerde değiştirecek. Dear John ve Safe Haven filmlerinin yönetmeni Lasse Hallström'den, J.P. Monninger'in romanından uyarlanan bu film; aşk, kader ve kendi yolunu seçme cesaretine dair dokunaklı bir hikaye.

Play Dirty, yönetmen Shane Black'ten aksiyon dolu bir soygun hikayesi. Usta hırsız Parker (Mark Wahlberg), Grofield (LaKeith Stanfield), Zen (Rosa Salazar) ve ekibiyle hayatlarının en büyük işine kalkışıyor. Ancak elde ettikleri vurgun, onları New York mafyasıyla karşı karşıya getiriyor. Sert, zekice kurgulanmış ve bol gerilimli bir macera.

Charlie, tamamı kadınlardan oluşan bir tamirhane işleten, inatçı ve bağımsız bir kadındır. Ancak sokağın karşısına büyük, kurumsal bir rakip dükkan açıldığında geleceğini sorgulamaya zorlanır. Teselliyi anonim bir çevrim içi sırdaşta arar fakat aslında yazıştığı kişinin işini tehdit eden rakibi Beau olduğundan habersizdir. Çevrim içi ve gerçek hayatta kıvılcımlar çakarken, gerçeklerin ortaya çıkması her şeyi paramparça edebilir.

Yönetmenliğini Colin Hanks'in yaptığı, ömür boyu John Candy hayranı olan Ryan Reynolds'un katkılarıyla hazırlanan John Candy: I Like Me, Kanadalı komedi ikonunun yaşamını derinlemesine keşfediyor. Daha önce yayınlanmamış kişisel videolar, ailesine dair özel görüntüler ve iş arkadaşlarının içten anılarıyla Candy'nin hem kamera önündeki hem de arkasındaki hayatını resmediyor. 70'ler, 80'ler ve 90'ların en parlak yıldızlarından birinin portresi. Seyirciye ve sevdiklerine neşe vermeye kendini adamış, bir yandan da kişisel hayaletleriyle ve Hollywood'un baskılarıyla mücadele eden bir oğulun, kocanın, babanın, dostun ve profesyonelin hikayesi.

Yazar ve yönetmen Nia DaCosta'dan Henrik Ibsen'in klasik oyununa kışkırtıcı, modern bir yeniden uyarlama geliyor. Hedda (Tessa Thompson), geçmiş bir aşkın sönmeyen acısı ile bugünkü hayatının sessiz boğuntusu arasında sıkışıp kalır. Yüklü duygularla geçen tek bir gecede, uzun süredir bastırılmış arzular ve gizli gerilimler patlak verir. Onu ve çevresindekileri tutku, ihanet ve manipülasyonla dolu bir girdabın içine çeker.

Finding Joy, New York'ta çalışan moda tasarımcısı Joy'un (Shannon Thornton) hikayesini anlatıyor. Yeteneklerine rağmen patronunun gölgesinde kalan Joy'un aşk hayatı da kariyeri kadar şanssızdır. Sadık arkadaşları Ashley (Brittany S. Hall) ve Littia'nın (Inayah) teşvikiyle Joy, gönlünü kaptırdığı Colton'u (Aaron O'Connell) tatilde biraz sihir yaşamak umuduyla Colorado'ya kadar takip eder. Fakat karşısına çıkan sarsıcı bir gerçek ve şiddetli bir kar fırtınası onu yolda bırakır. En zor anında karşısına çıkan Ridge (Tosin Morohunfola) ise Joy'un hayata ve aşka bakışını tamamen değiştirecek bir karşılaşmaya dönüşür.

İşinden kovulan Brian (Kevin James), 10 yaşındaki oğluna bakmak zorunda kalan isteksiz bir "evde baba"ya dönüşür. İlk gününde başka bir evde baba olan Jeff'ten (Alan Ritchson) gelen rastgele bir oyun randevusu davetini kabul eder. Ancak Jeff'te bir gariplik vardır... Oyun buluşması başladığında Brian, Jeff'in hiç de sandığı kişi olmadığını fark eder ve kendilerini ölümcül bir durumun ortasında bulurlar. İki baba ve oğulları, sıradan bir buluşmanın kabusa dönüştüğü günü hayatta kalmaya çalışarak ve büyük bir komplonun peşine düşerek geçirir. Filmin yönetmen koltuğunda Luke Greenfield yer alıyor.

Claire Clauster (Michelle Pfeiffer), her yılbaşı döneminde kaotik ailesini bir arada tutan kişidir. Mükemmel süslenmiş kurabiyelerden özenle paketlenmiş hediyelere kadar, evi yılbaşı havasına sokmak söz konusu olduğunda Claire'in üstüne yoktur. Ama bu yıl işler farklıdır. Büyümüş çocukları ve dalgın kocası kendi telaşlarına kapılıp giderken bir şeyi unutur: Annelerini. Claire'in kaybolduğunu fark ettiklerinde, o çoktan kendi renkli macerasına atılmıştır ve bu macerada yemek yapmak, temizlikle uğraşmak ya da başkalarının dağınıklığını toparlamak yoktur. Ailesi Noel'i kurtarmak için telaşla onu ararken, Claire de tatillerin aslında ne anlama geldiğini yeniden keşfeder: Kendini ilk kez her şeyin önüne koyabilmenin özgürlüğü.

Merv, ayrılmış bir çifti ve köpeklerini anlatıyor. Köpeğin, ayrılıkları sonrası depresyona girdiğini öğrenen çift köpeğin moralini yerine getirmek için tatil döneminde onu Florida'ya güneşli bir tatile götürürken istemeden de olsa yeniden bir araya geliyor.