The 1% Club sunucusu Patton Oswalt dağınık olmaktan korkmuyor ve kitleler dağınıklığı seviyor
23 Mayıs 2024 | Yazan: Matt Miller, Kıdemli Metin Yazarı
Patton Oswalt, bir film ve TV yıldızı, seslendirme sanatçısı, stand-up komedyeni, yazar ve yapımcı olarak şov dünyasında her şeyi yaptı ve kariyeri boyunca birden fazla Emmy ve Grammy kazandı. Şimdi, bu özgeçmişe yarışma programı sunuculuğunu ekliyor ve BBC Studios'un dünyanın dört bir yanındaki kitlelere sunacağı popüler İngiliz bilgi yarışmasının ABD uyarlaması olan Prime Video'nun The 1% Club yarışmasının sunuculuğunu üstleniyor.
Mantık, akıl yürütme ve sağduyuya odaklanan sorularla The 1% Club, bilgi yarışmalarında sorulan klasik sorular yerine eleştirel düşünmeyi ödüllendiriyor. Yüz yarışmacıya giderek zorlaşan bir dizi soru soruluyor ve 100.000 dolarlık ödülü kazanmak için, kalan son yarışmacı, ülkenin sadece %1'inin cevaplayabileceği bir soruyu yanıtlamaya çalışıyor.
Akıl almaz bir zeka testi. Neyse ki Oswalt o sert sunuculardan değil. Bilgiçlik taslayan, mesafeli bir sunucu hiç değil. Oswalt, aptalca hataların bile iyi mizahla karşılandığı programa dostça bir gülümseme katıyor. Yarışmacılara ter döktüren sorulara rağmen komikliği ve kıvrak zekasıyla yarışmacıları ve kitleleri rahatlatıyor. Oswalt, içten gelen merak duygusu ve hoş sohbet oluşu sayesinde, para karşılığında zekalarını test etmek için toplanan ve birbirini tanımayan bir grup sıradan insandan şaşırtıcı derecede ilginç hikayeler çıkarabiliyor.
Programın tanıtımı için Mayıs ayında New York'ta düzenlenen ilk Amazon Upfront etkinliğine katılan Oswalt, "Çıkardığımız yarışmacı havuzu çok etkileyici, herkesin bir hikayesi var," diyor. "Gerçekten önemli olduğunu düşündüğüm şey şu: Meselenin, eğitim seviyesiyle hiçbir ilgisi yok. "Şu anda bir evcil hayvan dükkanında çalışıyorum ama hayatımın ne yönde ilerlediğini bilmiyorum," diyen birini izlemek büyüleyici. aynı kişi, bunu söyledikten hemen sonra üç tane doktora derecesi olan bir yarışmacıyı duman ediyor, mesela."
Geleneksel yarışma programı formatına yeni bir dokunuş olarak, The 1% Club'ın yeni bölümleri 3 Haziran'dan itibaren Pazartesi günleri Fox'ta ve ertesi gün Prime Video'da yayınlanacak. Prime üyeleri, 23 Mayıs'tan itibaren ilk bölümü özel bir ön gösterim kapsamında izleyebilecek. Bu, markaların program, dizi ve filmlerdeki Streaming TV reklamlarıyla milyonlarca Prime Video izleyicisine erişebileceği ilk yılda Prime Video tekliflerinin giderek artan genişlemesine iyi bir örnek. Prime Video içeriğindeki reklamlar ABD, Birleşik Krallık, Almanya, Avusturya, Kanada, Fransa, İtalya, İspanya, Meksika'da tanıtıldı ve bunu 2024'ün ilerleyen dönemlerinde Avustralya takip edecek.
Oswalt, yarışma programlarının eskimeyen çekiciliği, kitlelerle nasıl bağlantı kurduğu ve bir yaratıcı olarak kendi markasını nasıl oluşturduğu hakkında konuşuyor.
Programı izledim ve sevdim, ancak sadece %50 sorusuna ulaştığımı üzülerek itiraf etmem gerekiyor.
%60 sorusunun ötesine hiç geçemedim. Kendini kötü hissetme. Bana güven. Harika iş çıkardın.
Bu programda, harika bir rekabet içindeki tüm yarışmacılarla şakalaşmayı gerçekten çok seviyorum. Bütün bunlar o sırada doğaçlama olarak mı ortaya çıkıyordu? Stand-up sanatçısı olarak içgüdülerine mi güveniyorsun?
Evet, o anda eğlenceli bir şeyler söylüyorsun. İnsanlarla konuşuyorsunuz ve sonra onlarla birlikte şaka yapıyorsunuz, sanki onlarla günlük hayatta sohbet ediyormuşsunuz gibi.
Bu duygu gerçekten karşı tarafa geçiyor. Ayrıca izlemek çok zevkli. Yarışma programlarına dair çocukluk anıların var mı?
Richard Dawson, Family Feud sunucusu olarak bu işin kusursuz bir örneğini gösterdi. Dawson'ın gerçekçi mizahı ile yarışmacıların tatlılığı mükemmel bir birleşim yarattı. Onun gibisi gelmedi. Bana göre, onun yanına bile yaklaşan bir program yok bugün. Onun tarzını bire bir örnek almadım ama onun onuruna yelek giydim. Evet, Dawson yeleği. Ayrıca diğer klasikleri de unutmayalım: [Alex] Trebeks ve [Bob] Barkers. Jeopardy! izlemeyi hâlâ seviyorum.
Ailemden ve arkadaşlarımdan, günlük rutinlerinin bir parçası olarak her gün yarışma programı izleyenler var. Ayrıca streaming yayınları sayesinde yarışma programlarının genç kitleler arasında her zamankinden daha popüler olduğuna dair araştırmalar gördüm. Kitlelerle bağlantı kurmak ve bu hayran kitlesini oluşturmak açısından kendi rolünü nasıl görüyorsun?
Bence karar vermek izleyicilere kalmış. The 1% Club'ın her bölümünde insanlarla bağlantı kurmaya ve anın içinde yer almaya çalışıyorum. Her gruba özel olarak yaklaşıyorum ve her bölümü olabildiğince büyüleyici ve enerji verici hâle getirmek istiyorum. Umarım bu genel heyecanı besler.
Çekimler sırasında, anlık olarak bu bağlantıyı kurmak açısından herhangi bir strateji veya teknik kullanıyor musun?
Hayır, stratejim ya da taktiğim yok. Zihnimi boşaltıyorum; sadece insanlarla sohbet etmeye odaklanıyor ve onlar ne söylerse o konuda ilerliyorum. Oysa bir taktik, strateji veya planla girerseniz, o zaman muhabbet ölür. Taktik ve strateji gerçek hayatı içermiyor. Bu yüzden tüm bunlardan kaçınmaya çalışıyorum.
Yani, samimi olmak zorundasınız.
Etkinliği hem benim deneyimlediğim hem de kendilerinin deneyimlediği şekilde hissetmeleri gerekiyor. Benim için gerçekten eğlenceliydi, umarım başarılı olur.
Sence Birleşik Krallık'taki kitlelerin The 1% Club ile bu kadar güçlü bir şekilde bağlantı kurmasını sağlayan şey ne? ABD'de bu büyüyü yakalamak ve ABD versiyonuna kendi bakış açını nasıl katmak konusunda neler düşünüyorsun?
Yarışma mekaniği tamamen aynı. Kendime özgü olarak ve kişiliğime dayanarak insanlarla konuşurken ilginç bulduğum, komik bulduğum ve keşfetmek istediğim tarafları ekledim. Bana özgü tek numara bu. Bölümleri izlediğimde yarışmanın çok iyi işlediğini görüyorum. Her tarafına dokunup kendi yarışmama dönüştürmeme gerek yok. Yarışmayı olduğu hâliyle sunmak istedim.
Stand-up ve seslendirmeden film oyunculuğuna ve şimdi de yarışma programı sunuculuğuna... Kariyerindeki bu dönüm noktalarını nasıl başarıyla geçtiğin ve kişisel markanı nasıl bu şekilde çeşitlendirdiğin konusundaki görüşlerini merak ediyorum.
Kendi kendinizi sürekli şaşırttığınız bir kariyer, sizi izleyen insanlar için de gerçekten ilginç ve büyüleyici olabiliyor. Siz şaşırmıyorsanız, kitleniz de şaşırmayacaktır. Mesela, Aman Tanrım, şimdi bir yarışma programı yapıyorum. Şimdi, yepyeni bir şey yapıyorum demek gibi. Ben her zaman çok açık fikirliyim. Ben buyum ve bu yüzden şu işi yapamam demek gibi sabit bir anlayışım hiç olmadı. Hayır, sen de dışarıdaki herkes gibi karmaşık ve dağınık bir insansın. Kendini daha dağınık ve kaotik hissettikçe, insanlarla daha fazla bağlantı kurabiliyorsun.